Dün internette gezinirken, Steve Pavlina‘nın bir zamanlar yazdığı “Kendimizi Güvende Hissetme İhtiyacı” konulu bir yazısına yapılan bir yorum ilgimi çekti. Aynen paylaşıyorum:
Bir çok insan, yaşadıklarının neredeyse tümünü sadece iki kategoriden biri altında toplamayı tercih ediyor: Başarı veya başarısızlık.
Aslında bu kavramların her ikisi de, yaşadığımız gerçeğin kendisi değil. Asıl gerçek olan bizim bu iki kavramı algılama şeklimizdir. Yaşamın tek amacı ise hayallerimizi gerçekleştirmektir.
Eğer hayallerimizin peşinden koşarken, bir yandan da mutlaka bir şeyler kaybetmemiz gerektiğini düşünüyorsak bu, dışsal etkenlerin bizim hayatımızı yönetmesine izin verdiğimiz anlamına gelir.
Ufak ufak da olsa hayallerimizi gerçekleştirmek, elde edebileceğimiz büyük bir başarıdır. Çünkü bu şekilde, bizim dışımızdaki etkenler ve yorumlar her ne yönde olurlarsa olsunlar, kendi içimizde başarılı olduğumuza dair kendimizi onaylarız ve tatmin yaşarız.
Bu noktayı iyi bir şekilde anlamış olmak oldukça önemlidir.
Konu ile ilgili güzel bir söz: “Gerçek evrenseldir. Ancak bu gerçeğin algılanış şekli evrensel değildir.”
Bade